Sagalassos’taki ilk yerleşim MÖ 12 bin yıl öncesine dayanıyor. Sagalassoslular MÖ 3 bin yılın sonlarında Batı ve Güney Anadolu’da yaşayan Luvi kabilelerinin bir kolu olan Pisidya halkındanlarmış. Likyalılar, Karyalılar, Frigler gibi Burdur ve çevresinde hüküm sürmüş olan medeniyetin adı Pisidler, bölgenin adı ise Pisidya olarak geçiyor. MÖ 333 yılında Büyük İskender, bu şehri ele geçirmiş, MÖ 25 yılında ise şehir Roma kentleri arasına katılmış. Şehir MS 590 yılında yaşadığı büyük bir depremle yerle bir olmuş ve zamanla önemini yitirmiş. Selçukluların 13. yüzyılda bölgeyi işgal etmesiyle şehirdeki yerleşim tamamen sona ermiş.
Belçikalı arkeolog Marc Waelkens Sagalassos’u ziyaret ettiğinde çok etkilenir. Öğretim üyesi olduğu Belçika-Leuven Katolik Üniversitesi kendine maddi ve teknik destek sağlar ve kazılar 1990 yılında üniversite adına başlar. 10 yıl gibi kısa bir sürede antik kentten pek çok önemli bölüm toprak yüzüne çıkarılır. Sagalassos’un bulunduğu bölgede Düzen Tepe, İskender Tepe gibi pek çok irili ufaklı tepe var ve o tepelerde de yerleşim olduğu biliniyor. Henüz buralarda hiç kazı yapılmamış, hâlâ toprak altında pek çok cevher yatıyor. Sagalassos, antik dönemlerdeki en uzun süreli seramik üretimi merkezi olması özelliği ile 2009’da UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alındı.
Sagalassos Antik Kenti’nde görülecek yerler
Sagalassos Antik Kenti’ni gezmek için üç farklı rota çizilmiş. ‘Sarı, Kırmızı ve Mavi Rota’. En kısa rota olan Sarı Rota’yı tamamlamak bir saat sürüyor, tüm rotaları tamamlamak isterseniz dört saatinizi ayırmanız gerek. En kısa rota olan ‘Sarı Rota’ üzerinde Sagalassos’ta görülmesi gereken en önemli noktalar yer alıyor. Restorasyon sayesinde bugün 1000 yıl önceki yerinden akan Antoninler Çeşmesi Sagalassos’un en popüler ve en etkileyici yeri.
1- Kastelette - Kopenhag Kalesi
Kopenhag’ın en güzel yerlerinden biri olan Kastelette, yıldız şeklindeki yapısı ise ve Ortaçağ Kaleleri gibi etrafını dolduran iki kat hendeği, yemyeşil çevresi ve içindeki kiremit rengi binaları ile Andersen Masalları’ndan fırlamış gibi. Kaleye giriş ücretsiz, istediğiniz gibi içini dışını dolaşabilir, bahçesinde piknik yapabilirsiniz. Bahçede sizi bir de yel değirmeni bekliyor ki, o masal ortamını tamamlıyor.
2- Küçük Denizkızı Heykeli
Kopenhag’ın simgesi haline gelmiş olan bu bronz heykel Kastelette’nin deniz tarafında suyun içinde yer alıyor. Açıkta duran heykeli görmek için herhangi bir ücret ödemeniz gerekmiyor. Ancak itiraf edeyim; Kopenhag’ın simgesi bu muymuş diye hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz, küçük albenisi olmayan bronz bir heykel bu. Kale Andersen Masallarından fırlamış gibi ama asıl Andersen’den esinlenen Küçük Denizkızı heykeli, Andersen’in aynı adlı masalından esinlenilerek yapılmış.
Frig Yolu, diğer temalı yürüyüş yollarından farklı olarak tek bir hat üzerinde bulunmuyor. Yolun kesişme noktası Friglerin dini merkezi olan Midas şehri, Midas merkezli üç ayrı kolda yürüyüş rotaları bulunuyor. Biz
Frig Yolu Rota 1 – Afyonkarahisar (Seydiler-Yazılıkaya): Afyonkarahisar rotası toplam 140 km’lik yürüyüş parkuruna sahip.
Frig Yolu Rota 2 – Kütahya (Yenice – Yazılıkaya): Kütahya rotası 147 km’lik yürüyüş parkuruna sahip.
Frig Yolu Rota 3 – Eskişehir – Ankara (Yazılıkaya-Gordion): Eskişehir rotası 219 km yürüyüş parkuruna sahip.
Birinci gün – Asmainler Vadisi üzerinden Büyük Yayla Gölü
Ben üç günlük seyahatimde Afyonkarahisar ve Eskişehir rotalarından bölümler yürüme imkânı buldum. İlk yürüyüş parkurumuz Asmainler Vadisi üzerinden çam ormanları içinde bir yoldan Ballıkayalar’ı görerek Büyük Yayla Gölü’ne ulaşan yaklaşık 24 kilometrelik bir yürüyüş yolu idi.
Öncelikle en baştan söyleyeyim, Endonezya’yı iki haftada gezip bitirmeniz mümkün değil çünkü Endonezya yaklaşık 8 bininde yaşamın olduğu 18 bin adadan oluşuyor. Ben kendi tecrübelerim doğrultusunda Endonezya’ya yaptığım iki haftalık seyahatin tecrübelerini paylaşacağım. Bu iki haftalık planın Endonezya’nın en iyilerini kapsadığını söyleyebilirim. Gidiş ve dönüşün de neredeyse 1 gününüzü alacağını da varsayarak 14-15 günlük Endonezya seyahatimiz hayatımızın en güzel seyahatlerinden biri oldu.
Java Adası - Yogyakarta 3 gün
Java Adası için Endonezya’nın kalbi diyebiliriz. Başkent Jakarta’nın bu adada olmasının yanı sıra nüfusun büyük çoğunluğu bu adada yaşıyor. Jakarta ekonomik uçak bileti de bulabileceğiniz bir nokta, biz de Jakarta’ya uçup oradan iç hat uçuşu ile Yogyakarta’ya geçtik. Jakarta pek çok ülke başkentinin olduğu gibi vakit kaybetmeye değer bir şey sunmuyor, bu nedenle planınıza almanıza gerek yok. Yogyakarta ise tam bir ‘’sırt çantalı’’ cenneti. Yogyakarta’da geçireceğiniz zamanı aşağıdaki şekilde değerlendirebilirsiniz:
Bir gün Borobodur Tapınağı’nda gün doğumu, Prambanan Tapınağı’nda gün batımı planlayın.
Bir gün Yogyakarta şehir içindeki müze ve sarayları gezerek geçirebilirsiniz.
Bir günü de Jomblang Mağarası’nda mağara yürüyüşü yapabilir ve Kaliburu Ulusal Parkını ziyaret edebilirsiniz.
Beyaz Yakalı Maaşı ile Dünyayı Gezme Tüyoları
Haydi size “zengin” olmadan gezmenin tüyolarını vereyim. Sihirli bir formül yok, herkesin isterse uygulayabileceği çok basit önerilerim olacak. Kendinize güzel bir kahve koyun, keyifle okuyun :)
Size “cimrilik edin, bütün paranızı seyahate harcayın” demiyorum. Ama bilmem kaçıncı ayakkabınızı, birbirine benzeyen yirminci tshirtünüzü almayın diyorum. Her gün dışarıda kahve içtiğinizde ayda neredeyse 300TL sadece kahveye harcadığınızı fark edin istiyorum. Kısacası düzenli para harcadığınız yerlere harcamalarınızı azaltabilirseniz gezi fonunuza önemli bir destek yaratabilirsiniz.
Özellikle kadınların bu konuda gidecek çok yolu olduğundan eminim, kendimden biliyorum. Gardrobumdaki beşinci kırmızı spor ayakkabıyı aldığımda aydınlanıp artık yeni ayakkabı almamam gerektiğine kanaat getirmiştim ve son üç senedir yeni ayakkabı almıyorum. Düşünün dolabımda ne kadar çok varmış ki hala idare edebiliyorum.
O kadar büyük bir mesele, o kadar çok paraya ihtiyaç var ki ancak büyük ikramiye kazanılırsa dünya gezilebilir sanıyoruz milletçe. Halbuki gerçekler öyle değil. Bundan sonra her Salı, Hürriyet Seyahat’te yayınlanacak olan yazılarımda sizlere piyango kazanmadan dünyayı nasıl gezeceğinize dair tüyolar vereceğim. İşi gücü bırakmadan aksine çok yoğun bir iş temposunun arasında 50’den fazla ülkeyi sadece yıllık izinlerinde gezen ben, sizlere biraz olsun ilham vermeye çalışacağım. Gezdiğim ülkeri görmek isterseniz tıklayın.
O zaman gelelim bu dünyayı gezme konusuna… Hepimiz biliyoruz ki gezmek için zaman ve para olmazsa olmaz, yol arkadaşı ise opsiyonel. Bu yazımda öncelikle zaman konusuna nasıl çözüm bulacağınıza dair önerilerimi paylaşacağım.
YILDA 14 İŞ GÜNÜ İZİN KULLANARAK DÜNYA NASIL GEZİLİR?
Yaklaşık 10 yılda 50’den fazla ülke gezmiş olan bir beyaz yakalı olarak söyleyebilirim ki 14 iş günü izinle yılda 60 günden fazla izin yapmak mümkün. Nasıl mı? Okumaya devam!
Benim gizli formülüm resmi tatilleri takip etmek ve seyahat planımı çok erken yapmak. Her yıl Ocak ayında, hatta bir önceki yıl Aralık ayında yılın resmi tatilleri takvimini önüme koyup hangileri hafta sonu ile birleşiyor, hangilerinin önü ya da arkasına izin kullanırsam uzun bir tatil çıkarabilirim şeklinde kendime bir tablo çıkarıyorum.
KISA TATİLLER