Süheyla Buyrukçu

Baharın enerjisini cildinize yansıtın

30 Mart 2024
Kusursuz ve sağlıklı bir cilde sahip olmanın sırrı, doğru bir cilt bakım rutininden geçer. Ancak unutmamız gereken önemli bir ayrıntı var. O da her mevsim farklı cilt bakım ürünlerine ihtiyaç duyduğumuz... İlkbaharın enerjisini hissetmeye başladığımız bu günlerde de kullandığımız bazı ürünleri raflara kaldıracağız. Çünkü artık cildimizi canlandırma ve tazeleme zamanı...

Kış soğuklarında yorgun düşen cildimizin ilkbahar aylarında canlanmaya ve arınmaya ihtiyacı var. Mevsim geçişlerinde sıkça karşılaşılan akne, alerjik reaksiyonlar, mat bir görünüm ve kuruluk gibi cilt sorunlarıyla baş edebilmek için günlük cilt bakım rutininizi mevsime uygun bir şekilde ayarlamanız şart. Çünkü ilkbahar aylarında yükselen sıcaklıklar ve nem dengesinin değişmesi, cildinizi de hazırlıksız yakalayabilir. Cilt sorunlarına çözüm bulabilmek, cildinizin parlaklığını koruyabilmek ve erken yaşlanma belirtilerini önleyebilmek içinse mevsime göre düzenlenmiş bir bakım rutinini oluşturmanız gerekiyor. Peki, ilkbaharın en güzel zamanlarını yaşadığımız bu günlerde günlük cilt bakımımızı nasıl yapmalıyız? İşte size pratik ama etkili öneriler...

CİLT TİPİNİZE GÖRE BAKIM YAPMAK ÖNEMLİ

Günlük cilt bakım rutininizde doğru adımlar atabilmeniz için öncelikle cilt tipinizin nasıl olduğunu bilmeniz gerekiyor. Çünkü herkesin cilt yapısı farklıdır ve farklı ürünlere ihtiyaç duyar. Bilinçsiz kullanılan bakım ürünleri ise size faydadan çok zarar getirebilir. Genel olarak cilt tiplerini normal, yağlı, kuru ve karma olmak üzere dört ana gruba ayırıyoruz. Cilt tipinizi belirlemek içinse çok basit bir yöntemi deneyebilirsiniz. Yüzünüzü temizleyip, bir saat kadar hiçbir şey sürmeden bekleyin. Eğer dengeli ve rahat bir yapıda kalıyorsa, o zaman normal bir cilde sahipsiniz demektir. Eğer cildiniz parlak bir görünüm alıyorsa, yağlı bir cilt tipiniz var demektir. Cildiniz gergin ve pullanma belirtisi gösteriyorsa bakımını asla ihmal etmemiz gereken kuru bir cilt tipine sahip olduğunuzu bilmelisiniz. Alın, burun ve çene bölgesi yağlı, diğer kısımlar kuru ise bu da karma cilt tipi özelliği gösterdiğiniz anlamına gelir.

CİLT TEMİZLENMEDEN BAKIM OLMAZ

Cilt bakımının temelini temizlik oluşturur. Tüm gün cildinizde biriken kirleri ve makyaj kalıntılarını temizlemeden herhangi bir ürünü kullanmanız fayda sağlamaz. Bu nedenle bakım rutininizdeki ilk adım, cildi temizlemektir. Ancak cildinizin etkili bir şekilde temizlenebilmesi için cilt tipinize uygun bir temizleme jeli kullanmanız şart. Size uygun bir ürün seçtikten sonra temizliğinize yüzünüzü ılık suyla ıslatarak başlayın. Daha sonra jelinizi dairesel ve yumuşak harekeler eşliğinde sürün. Yüzünüzün temizlendiğinden emin olduktan sonra bol su ile durulayın. İlkbahar aylarında cildimiz daha az nem kaybettiği için yağlanma potansiyeli de artabilir. Böyle bir durum ile karşılaşırsanız, kışın kullandığınız jel yerine cildinizdeki fazla yağı arındıran ama bunu yaparken de cildin nem dengesini bozmayan bir ürün tercih edebilirsiniz.

IŞILTILI BİR CİLT İÇİN 

Yazının Devamını Oku

Selülitten kurtulmak mümkün mü?

23 Mart 2024
Yazın habercisi ilkbahar aylarıyla birlikte selülit telaşı da başladı. Özellikle basen ve bacak bölgesinde oluşturduğu portakal kabuğu görünümüyle kadınların kâbusu olan selülitten kurtulmak mümkün mü? Birçok faktöre bağlı olarak gelişen bu cilt sağlığı sorunu için hangi tedavi yöntemleri kullanılıyor? Hadi gelin, bugün estetik kaygılarımızı yükselten bu sorundan nasıl kurtulacağımıza birlikte bir göz gezdirelim.

Cilt yüzeyinde portakal kabuğuna benzeyen görünümüyle kendini gösteren selülit, derinin altında biriken ve genişleyen yağ hücreleri ile cilt yüzeyine dik uzanan ve septa adı verilen lifli bantların bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Uyluk, kalça ve karın bölgesinde daha çok kendini belli eden selülit, ciltte pürüzlü bir görünüm oluşturması nedeniyle estetik bir sorun olarak değerlendirilir. Tahminlere göre kadınların yüzde 90’ını hayatlarının bir döneminde vücutlarının herhangi bir bölümünde selülit sorunuyla karşılaşmaktadır. Yaş alma ile birlikte cildin incelmesi de selülit oluşma sıklığını artırmaktadır.

SELÜLİT NEDEN OLUR?

Cilt üzerinde hoş olmayan bir görünüm oluşturan selülitin nedeni maalesef ki, tam olarak anlaşılmış değil. Ancak birçok faktöre bağlı olarak geliştiğini biliyoruz. Bunlar arasında genetik yatkınlık, hormonal dalgalanmalar, fazla kilo, sık kilo alıp verme, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, diyabet gibi bazı kronik hastalıklar, bağışıklık sisteminin zayıflaması, sigara ve alkol kullanımı, kafeinli içecekler ve yoğun tuz kullanımı yer alıyor. Ayrıca çok dar kıyafetler ve sürekli oturarak çalışmak gibi etkenler de selülit oluşumunu tetikleyebiliyor. Tüm bu nedenlere baktığımız zaman aslında yaşam tarzımızda yapacağımız değişimlerle selülit oluşma riskini bir hayli azaltabileceğimizi de görebiliyoruz. Bu nedenle tetikleyicilerin neler olduğunu bilmek ve bunlardan uzak durmak oldukça önemli.

SELÜLİT TEDAVİSİNDE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki selülit oluşumunu yüzde yüz engellemek mümkün değildir. Fakat günümüzde selülit tedavisi için kullanılan sağlık teknolojileri geliştirilmiştir. Bu yöntemlerle yapılan tedaviler sayesinde selülit görünümü önemli ölçüde azaltılabilmektedir. Ancak tedaviden olumlu yanıt alabilmek için sorunu bütüncül bir yaklaşımla ele almak gerekir. Çünkü yaşam tarzınızda bir değişiklik yapmadığınız sürece selülitten kurtulmanız da mümkün olmaz.

YAŞAM TARZINIZDA NELERİ DEĞİŞTİRMELİSİNİZ?

Yazının Devamını Oku

Dekorasyonda mindful minimalizm trendi

16 Mart 2024
Sakinlik, huzur ve bilinçli farkındalık unsurlarını temel alan bir zihin durumu olan mindfulness’ın etkileri evlerimize de yansımaya başladı. Özellikle son yıllarda birçok ünlü iç mimarın tasarımlarında mindful minimalizm akımından ilham alması, yaşanılan anın hissedildiği ve karmaşadan uzak evlerin ortaya çıkmasının da yolunu açtı.

Günümüz şartlarında hayatımızda gelişen zorlayıcı düşünce, duygu ve deneyimleri engellememiz pek mümkün olmuyor. Ancak bu zorlukları kontrol altında tutabilmemiz ve hatta anda kalabilmemize yardımcı olan teknikler var. Bunların başında da adını sıkça duyduğumuz mindfulness (bilinçli farkındalık) geliyor. Yaşadığınız anın etrafında gerçekleşenleri olduğu gibi fark etmek anlamına gelen mindfulness, zihninizi gereksiz dağınıklıklardan arındıran yeni bir dekorasyon akımı olarak hayatımıza girdi. Evlerde sadeleşmenin yolunu açan ve zihinsel ferahlığa kavuşmanızı sağlayan mindful minimalizm akımı ile artık şimdiki anda yaşamanın hafifliğini çok daha kolay bir şekilde hissedebilirsiniz. Nasıl mı? İşte yanıtı...

EVİNİZDE KARMAŞA YARATAN OBJELERİ KEŞFEDİN

Mindful minimalizm akımı, yaşam alanlarındaki karmaşanın ortadan kaldırılmasıyla birlikte oluşan atmosferin, zihinsel ferahlığa kavuşmanın sırrı olduğunu belirtiyor. Evlerde sadeleşmenin yolunu açan ve bu durumun insan psikolojisine ne kadar iyi geldiğini savunan mindful minimalizm, geçmişten getirdiğiniz ve ‘bir gün kullanırım’ mantığıyla sakladığınız, tüm objeleri, yaşam alanlarınızdan çıkarmanızı öneriyor. Böylece geçmişin izlerini taşıyan ve aslında ihtiyacınız olmayan bu objelerden kurtulup, evinize sade bir düzen getirebilir, yepyeni enerjilere yer açabilirsiniz. İsterseniz şimdi, erteleme ve kararsızlık duygularınızdan kurtulun ve evinizin her yerindeki eşyalara bir göz gezdirin. Daha sonra da fazlalık olarak değerlendirdiklerinizden kurtulun. Çünkü yaşam alanınızda yapacağınız bu değişim, sizlere hem odaklanma gücü hem de zihinsel ferahlığı kazandıracak.

İŞLEVSEL MOBİLYALARI TERCİH EDİN

Sade ve düzenli bir görünüm için yapabileceğiniz en iyi seçimlerden biri de işlevsel mobilyalar kullanmanızdır. Gösterişli, büyük ve alan kaplayan mobilyaların yerine her bir bölümü kullanılabilen zarif ama kullanışlı olanları tercih edebilirsiniz. Ancak mobilyaların dokusu da bu akım için oldukça önemli. Mobilyalarınızda çoğunlukla doğanın bir parçası olan ahşabın yanı sıra metallere de yer verebilirsiniz. Evlerinizde ayrıca sade ve natürel tonlara ağırlık vererek, karmaşanın yarattığı stresten kurtulmanız da mümkün. Beyaz, bej, kahve ve toprak tonları bu konuda sizlere yardımcı olacaktır.

YORGUN ZİHNİNİZ İÇİN HUZURLU BİR KÖŞE OLUŞTURUN

Yazının Devamını Oku

Buz lazer mi yoksa Alexandrite lazer mi?

9 Mart 2024
Kişisel bakımımızda büyük kolaylıklar sağlayan ve istenmeyen tüyleri kalıcı olarak yok eden lazer epilasyon yöntemi, yeni nesil cihazlarla birlikte çok daha etkili bir uygulama haline geldi. Ancak lazer epilasyonun farklı seçenekleri de bulunuyor. Bunlar arasında ise en çok buz lazer ve Alexandrite lazer epilasyonun adını duyuyoruz. Peki, bu iki lazer epilasyon yönteminin ne gibi avantajları olduğunu biliyor musunuz? Cevabınız ‘Hayır’ ise okumaya devam…

Kıl köklerine temas ederek tüylerin yeniden çıkmasını kalıcı olarak yok eden lazer epilasyon, günümüzde hem kadınlar hem de erkekler tarafından sıkça tercih edilen yöntemlerin başında geliyor. Doktor kontrolünde gerçekleştirilen lazer epilasyon için aslında istenmeyen tüylerden kurtulmanın en güvenli ve kolay yolu diyebiliriz. Günümüzde değişik seçeneklerinin de bulunması, bu yöntemden yararlanmak isteyenlerin akıllarının karışmasına neden oluyor. Bu seçeneklerin arasında ise en çok buz (diode lazer) ve Alexandrite lazer epilasyonun isimlerini sıkça duyuyoruz. Her ne kadar bu iki yöntem, kalıcı olarak tüylerden kurtulmamıza yardımcı olsa da aralarından bazı önemli farklar da bulunuyor.

HANGİ LAZER EPİLASYON DAHA İYİ?

Buz lazer mi yoksa Alexandrite lazer epilasyon mu? sorusuyla sıkça karşılaşıyoruz. Ancak şunu belirtmeliyim ki, hangi epilasyon yönteminin size uygulanması gerektiğinin kararını gittiğiniz klinikteki doktorun vermesi en doğrusu. Çünkü ten renginiz ve cilt yapınız, uygulanması gereken lazer epilasyon seçeneğinin belirlenmesinde önemli iki kriteri oluşturuyor.

DÖRT MEVSİM PÜRÜZSÜZLÜK

Dört mevsim pürüzsüzlük denildiği zaman akla ilk gelen yöntem, buz lazer epilasyondur. Bu özelliğiyle açık ara önde diyebiliriz. Ayrıca ince ve açık renk tüylerde bile etkili olabiliyor. Soğutucu mekanizması sayesinde ise hassas bölgelerde dahi acısız, ağrısız ve hızlı bir epilasyon imkânı sunuyor. Ütüleme lazer teknolojisinin de kullanılması, yöntemi konforlu hale getiren diğer bir özelliği. Bu lazer uygulaması ayrıca her atışta büyük bir alana etki ettiği için epilasyon işlemi kısa sürede tamamlanabiliyor. Alexandrite yönteminden farklı olarak cilt üzerine jel uygulaması ile gerçekleştiriliyor. Ütüleme hareketleri eşliğinde gerçekleştirilen her seans ile birlikte istenmeyen tüylerinizden kalıcı olarak kurtulabiliyorsunuz. Ayrıca tüm cilt tiplerine uygun olmasının yanı sıra bronzlaşmış tene dahi uygulanabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Kirpik uygulamaları zararlı mı?

2 Mart 2024
Kirpiklerimizin uzun, gür ve kıvrık görünmesini sağlayan ipek kirpik ve kirpik laminasyonu uygulamaları, son yıllarda oldukça popüler olmalarının yanı sıra yüz güldüren sonuçlarıyla da dikkat çekiyor. Peki, gözlerimizin en şık aksesuarlarını yeniden yaratma ve şekillendirme imkânı sağlayan bu iki uygulamanın zararları var mı? Hadi gelin, bugün bakışlarımızı güzelleştiren bu iki farklı işlem hakkında merak edilenleri birlikte öğrenelim.

Günümüzde bakışlarımıza anlam katan kirpiklerimizi istediğimiz gibi gür, uzun, kalın veya kıvrık olmasını sağlayan bazı uygulamalar bulunuyor. Gelişen tekniklerle birlikte daha da yüz güldüren sonuçlar elde edilmesini sağlayan bu uygulamaların başında ise ipek kirpik ve kirpik laminasyonu geliyor. Durum böyle olunca da bu uygulamaların göz ya da cilt sağlığımıza zarar verip, vermediği konusu da merak ediliyor. Bu nedenle ben de bugünkü yazımda iki uygulamanın kirpiklerimizde ne gibi değişimler yarattığı ve kimlerin bu işlemleri yaptırabileceğine dair konulara değinmek istedim. Eğer siz de kirpik yapınızdan memnun değilseniz ve hangi uygulamayı yaptıracağınıza henüz karar veremediyseniz, o zaman okumaya devam etmenizi öneririm.

İPEK KİRPİK NEDİR?

İpek kirpik, saf ipekten elde edilen kılların doğal kirpiklerinizin üzerine tek tek yapıştırılması işlemidir. Daha dolgun ve uzun kirpiklere sahip olmak isteyenler tarafından oldukça sık tercih edilir. İşlemin ana amacı, kirpikleri gürleştirmek ve güçlendirmektir. Kullanılan ipek kirpikler, kişilerin ihtiyaçlarına göre hazırlandığı için farklı şekil ve boyutlarda olabilir. Kalıcılığı ise yaklaşık 3-4 hafta arasında değişir. Ancak ipek kirpiklerinizin bakımını doğru yaparsanız, daha uzun süre dayanmalarını da sağlayabilirsiniz.

İPEK KİRPİK UYGULAMASI ZARARLI MI?

Her ne kadar yüz estetiğine katkısı olan bir uygulama olsa da ipek kirpiklerin yapıştırılmasında kullanılan madde, kirpiklerin dökülmesi, kırılması ve büyümesinin durması gibi sorunları beraberinde getiriyor. Bu nedenle uzun süre kullanılmamasında fayda var. Ayrıca ipek kılların kirpik çizgisinin hemen üstüne yapıştırılması, göz enfeksiyonu, gözde batma, kaşıntı, kızarıklık gibi semptomların ortaya çıkmasını da tetikleyebilir. Bu tarz bir sorun ile karşılaşmamak ve ipek kirpiklerin yan etkilerini en aza indirmek için bakım ritüellerinizi ihmal etmemeniz oldukça önemli. Ayrıca alerjik yapısı olanların, göz sağlığı sorunları yaşayanların, gebelik ve emzirme döneminde olan kadınların, bu uygulamayı yaptırması önerilmiyor.

İPEK KİRPİK KULLANIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Yazının Devamını Oku

Midi etekle günün her saati şık olun

24 Şubat 2024
Son yılların vazgeçilmez parçalarından biri haline gelen midi etekler, günlük hayattan özel davetlere kadar her yerde karşımıza çıkıyor.

Farklı stillere uygun birçok kombinasyona uyum sağlayabilen midi etekler, ilkbahar aylarının da gözdesi olmaya aday. Diz hizasında biten ve bacağın tamamını örtmeyen bir kesime sahip olan midi etekler, ilkbahar ve yaz aylarının gözde parçası olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Kısa eteklerin şıklığını, uzun eteklerin ise zarafetini taşıyan bu parça, ünlü markaların defilelerinde de sıkça yer aldı. Modanın zamansız modellerinden biri olur mu olmaz mı bilinmez ama son yılların gözdesi olduğu kesin. Peki, midi boy etek nasıl kullanılır? Farklı kumaş türleri ve desenleriyle günün her saatinde size şıklık vadeden midi eteklerle özgün kombinlere nasıl imza atabilirsiniz? İşte yanıtı…

MİDİ ETEK KOMBİNLERİ
Midi etekler, genellikle vücudu saran bir kesime sahiptir. Farklı desen, renk ile kumaş çeşitliliğine sahip olan midi etekler, bu özellikleriyle her tarza ve zevke hitap eder. Aslında kombinlemesi oldukça kolaydır. Düşünmeniz gereken tek şey; şık mı, rahat mı yoksa özgün bir görünüm mü elde etmek istediğinizdir. Buna karar verdikten sonra midi boy eteğinizle sıra dışı bir kombin yaratabilirsiniz. Eğer modern bir tarz elde etmek istiyorsanız, parlak kumaşıyla dikkat çeken saten bir midi eteği, askılı kısa bir bluz ve üstüne uzun bir blazer ceket ile giyebilirsiniz. Şık ve modern bir görünüm sağlayan bu kombininizi de stiletto ve zarif bir el çantasıyla tamamlayabilirsiniz.

TOPUKLU AYAKKABILARLA MUHTEŞEM UYUM
Küçük bir hatırlatma; midi etekler, topuklu ayakkabılarla muhteşem bir uyum sağlar. Bu nedenle özellikle gece davetlerinde midi boy etek tercih ediyorsanız, kombininizi topuklu ayakkabıyla tamamlayın. Kıyafetinize hareket katabilmek için de clutch çanta, büyük küpeler veya ince kemerler gibi aksesuarlar kullanmayı ihmal etmeyin. Çünkü bu kombinasyonla gecenin dikkat çeken tarzlarından birinin sahibi olabilirsiniz.

GÜNLÜK TARZDA MİDİ ETEK KOMBİNLERİ

Yazının Devamını Oku

Salisilik asit ve glikolik asit arasındaki farklar

17 Şubat 2024
Kontrollü bir şekilde peeling yapmaya yardımcı olan salisilik asit ve glikolik asit, günümüzde birçok cilt bakım ürününün içeriğinde yer alıyor. Adı bu kadar popüler olan bu iki asit, her ne kadar cildimizdeki ölü derilerin arınmasına yardımcı olsa da aralarında bazı farklılıklar da bulunuyor. Hadi gelin, bugün bu asitlerden hangisinin size uygun olduğuna ve ne işe yaradıklarına bir göz gezdirelim.

Kozmetik sektöründe kullanılan birçok asit çeşidi bulunuyor ama son yıllarda salisilik asit ve glikolik asit içeren ürünler, oldukça popüler bir hale geldi. Yüz temizleyicilerinden toniklere, serumlardan maskelere kadar birçok üründe karşımıza çıkıyorlar. Her ikisi de temel anlamda cildimizdeki ölü hücreleri arındırmaya yardımcı oluyor ama aralarında bazı farklılıklar da var. Bu nedenle asitlerin ne işe yaradığını ve nasıl kullanılması gerektiğini bilmek önemli. Aksi takdirde cildinizin daha pürüzsüz görünmesini sağlamak isterken, cilt sağlığınızın bozulmasına ve lekelerinizin artmasına neden olabilirsiniz.

AHA VE BHA NE ANLAMA GELİR?

Cildimizi pürüzsüzleştirmeye yardımcı olan cilt bakım asitleri; Alfa Hidroksi Asitler (AHA) ve Beta Hidroksi Asitler (BHA) olmak üzere iki kategoriye ayrılır. AHA, suda çözülen bir tür peeling asididir ve derinin dış tabakasının yenilenmesine yardımcı olarak cildin pürüzsüz görünmesini sağlar. AHA içeren ürünlerin bilinçli bir şekilde kullanılması ise deride lekelerin kaybolmasına ve güneş hasarının azaltılmasına yardımcı olur. Nemlendirici özelliğine de sahip olmaları nedeniyle kuru ciltler için önerilir. BHA ise yağda çözülen asitlerdir ve gözeneklerde biriken fazla yağın kontrollü bir şekilde azaltılmasını sağlamak amacıyla kullanılır. Bu nedenle akneli ciltlerin tedavilerinde yaygın olarak tercih edilir. Ayrıca doktor kontrolünde kullanıldığında cildin kırışmasını engelleyerek, pürüzsüz bir görünüm elde edilmesine de yardımcı olur.

CİLDİNİZE ENERJİSİNİ GERİ VERİR

Şeker kamışından yapılan ve AHA grubu içinde yer alan glikolik asit, hücre yenilenmesini hızlandırma ve kolajen üretimini artırmada etkilidir. Güneşin zararlı ışınları nedeniyle oluşan lekeleri geçirme, sivilce izlerinden kurtulma ve cilt yaşlanmasını önlemeye yardımcıdır. Cilt yüzeyindeki ölü hücre tabakasını kaldırma özelliği sayesinde cildinizin daha sağlıklı ve parlak görünmesine destek olur. Tüm bu marifetlerinin yanı sıra cildinizi nemlendirip, kurumasını da önler.

KİMLER GLİKOLİK ASİT KULLANABİLİR?

Yazının Devamını Oku

Saç stilinizle göz kamaştırın

10 Şubat 2024
Moda dünyasının cesur, asi ve özgür ruhu, bu yıl saç modellerinde de etkisini gösteriyor. Her ne kadar yüz şeklimize ve ten rengimize uygun saç modellerini tercih etmek en doğrusu olsa da 2024’ün saç trendlerine de göz gezdirmenizi öneririm. Özellikle kısa kesim saçları ve iddialı renkleri seviyorsanız, bu trendleri incelemek hoşunuza gidebilir.

MASKÜLEN GÜZELLİK

Kısa saç modellerini seviyorsanız ve tarzınızda değişikliğe ihtiyacınız varsa o zaman ‘Pixie kesim’, tam da size göre... Başın arka ve yan taraflarındaki saçların kısa, üst kısımdaki saçların ise daha uzun bırakıldığı bu saç kesimi, yeni stil arayışınıza son verebilir. 2023 yılında dünyaca ünlü birçok ismin ‘Pixie kesim’ saçlarıyla boy göstermesi, yeni sezonda da bu modelin popülerliğini korumasına neden oldu. Bu saç kesimini denemek, biraz cesur bir hamle gibi görünebilir. Ancak tarzınıza kattığı havayı ve kullanım kolaylığını gördüğünüz zaman, pişman olmayacağınızdan eminim.

70’LERİN KATLI KESİMLERİ

Moda dünyasında sık sık geçmişten günümüze ışınlanan trendlere aşinayız. Ancak saç trendlerinde nostalji rüzgârlarına pek sık kapılmayız. Ama 70’li yılların ruhunu yansıtan ‘Wolf Cut’, son dönemin popüler saç kesim tarzlarından biri olmayı başardı diyebiliriz. Bu modelde saçlara önce kat atılıyor ardından da saç uçları inceltiliyor. Saçların üst kısmı daha kabarık bir hale getirilerek, doğal görünmesi sağlanıyor. ‘Wolf Cut’ kesimde saçlar, genellikle omuz hizasında oluyor. Kakül veya perçem yardımıyla da saçlara hareket kazandırılıyor. Saçların daha dolgun ve hacimli görünmesini de sağlayan bu kesim, her yüz şekline uyarlanabiliyor. Ayrıca saçlarını toplamaktan vazgeçemeyenler için de oldukça kullanışlı bir seçenek. Eğer belirgin katları olan dağınık saç kesimlerinden hoşlanıyorsanız, bu akıma göz gezdirmeyi ihmal etmeyin. Çünkü 70’lerin Retro havasını günümüze taşıyan bu saç kesimi, tüm beklentilerinizi karşılayabilir.

SAÇLARINIZDA İLLÜZYON YARATIN

Yazının Devamını Oku