Buğra Adil Buyrukcu

Demir rezerviniz ne durumda!

11 Şubat 2024
Halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, baş dönmesi, baş ağrısı, saç dökülmesi ve tırnaklarda kolay kırılma gibi belirtiler yaşıyorsanız o zaman dikkat! Çünkü vücudunuz demir rezervlerinin azaldığının alarmını veriyor olabilir. Demir eksikliği, toplumumuzda basit bir sorun gibi görülüyor olabilir. Ama işin gerçeği başka. Çünkü demir minerali, vücudumuzda hayati bir role sahip...

Vücutta ihtiyaç duyulan demirin çeşitli nedenlerle karşılanamaması durumunda ortaya çıkan demir eksikliği, her yaştan kesimi etkileyen önemli bir sağlık sorunu. Çünkü demir, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobinin yapı taşıdır ve çok önemli görevleri vardır. Vücutta demir seviyesi düşük olduğu zaman alyuvar üretimi azalır ve bu durum, taşınan oksijen miktarının düşmesine neden olur. Demir eksikliği ile birlikte ortaya da anemi (kansızlık) hastalığı ortaya çıkar. Aneminin dışında demir eksikliğine bağlı gelişen birçok sağlık sorunu da hayatınızı kâbusa çevirebilir. Mesela vücudunuzda yeteri kadar demir olmadığı zaman, bitkinlik, yorgunluk, halsizlik, ciltte soluklaşma, baş dönmesi, el ve ayaklarda soğukluk, baş ağrısı, saç dökülmesi, tırnaklarda incelme, kalp atışında hızlanma ile nefes darlığı gibi sorunlarla uğraşmak durumunda kalabilirsiniz. Ayrıca demir eksikliği, bağışıklık sisteminizi de alt üst ettiği için, daha sık hastalanmaya başlarsınız. 

BEYİN FONKSİYONLARINI DA ETKİLİYOR

Demir mineralinin azlığı beyin fonksiyonlarını da olumsuz etkiliyor. Yani düşük demir seviyesine sahip olduğunuz zaman, belleğiniz zayıflamaya başlıyor ve odaklanma eksikliği ile hafıza sorunları baş gösteriyor. Çocuklarda oluşan demir eksikliği ise büyüme geriliği, öğrenme ve davranışsal problemleri beraberinde getiriyor. Demir eksikliği, ayrıca depresyonu da tetikleyebiliyor. Bu nedenle demir eksikliği belirtilerini bilmek ve soruna karşı önlem almak sağlığınızı koruyabilmek açısından oldukça önemli.

DEMİR EKSİKLİĞİNİ ÖNLEMENİN YOLLARI

Vücut tarafından üretilmeyen demiri ancak besinler yoluyla dışarıdan alabiliyoruz. Demir eksikliğinin en önemli nedeni, günlük beslenmemizde demir içeren besinlere yeteri kadar yer vermememizden kaynaklanıyor. Bu nedenle demir içeren gıdaları tüketmek çok önemli. Ancak gıdalarla demir kazanmak da öyle kolay bir iş değil. Çünkü her gıdada yeteri kadar demir bulunmuyor. Peki, hangi besinler demir bakımından zengin? Demir emilimini nasıl artırabiliriz? Gelin şimdi, konunun en önemli ayrıntılarına birlikte göz gezdirelim.

DEMİR ZENGİNİ ET ÜRÜNLERİ

Yazının Devamını Oku

Ömrünüzü kısaltan 10 besin

4 Şubat 2024
Marketlerden satın aldığınız her gıdanın sağlıklı olduğunu düşünüyorsanız, yanıldığınızı söylemeliyim.

Çünkü her gün sofralarınıza koyduğunuz, kahvaltılarda ve yemeklerin yanında masum olduğunu düşünerek tükettiğiniz birçok gıda, sağlığınızı bozarak, ömrünüzü kısaltıyor. Aslında zararları saymakla bitmeyen o kadar çok besin var ki, bunların hepsini bir yazıya sığdırmak pek de mümkün değil. Ancak bugün sizlerle paylaşacağım 10 gıdayı bile sofralarınızdan uzaklaştırmanız diyabet, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları ve kanser gibi ciddi hastalıklardan korunmanızı sağlayabilir.

1) MARGARİN

Margarinler, en tehlikeli yağlardan biridir ve kesinlikle hayatınızdan çıkması gereken ürünlerin başında gelir. İçeriğinde birçok farklı yağı barındıran margarinlere katı olabilmeleri için ayrıca karbon da eklenir. Bu maddeler de sağlığımıza ciddi şekilde zarar verir ve kalp hastalıkları başta olmak üzere kanser gibi ciddi hastalıklara davetiye çıkarırlar. Antioksidan özelliği bulunmayan margarinler, iyi huylu kolesterolü düşürür, insülin direncini de artırır. ‘Ben margarin tüketmiyorum’ diyebilirsiniz ama mesela sabahları bir pastanenin önünden geçerken aldığınız simitlerin ve poğaçaların içinde margarin vardır. Siz fark etmeseniz de içeriğinde margarin olan birçok yiyeceği gün içerisinde tüketebiliyorsunuz. Bu nedenle unlu mamullerden uzak durmanızı öneririm.

2) SALAM VE SOSİSLER

Market reyonlarını süsleyen salam ve sosisler, bir et ürünü gibi görünse de aslında içerisinde sağlığa zararlı katkı maddeleri bulunan işlenmiş etlerdir. Bunların normal etle hiçbir alakası yoktur. Bu ürünlerin yapımında kullanılan katkı maddeleri direkt olarak mide kanseri ve kalp hastalıklarıyla ilişkilendirilmiştir. Yapılan bazı araştırmalar, günde sadece 40 gram salam ve sosis tüketenlerde diyabet riskinin yüzde 42 arttığını göstermektedir. Ayrıca çocukluk çağı lösemileriyle de ilişkili olduğu düşünülen gıdaların başında gelmektedir.

3) BULYONLAR

Yazının Devamını Oku

Tarım ilaçları balımızı da zehirliyor

28 Ocak 2024
Bilinçsiz bir şekilde kullanılan tarım ilaçları maalesef ki sağlığımıza olan faydaları saymakla bitmeyen balımızı da zehirli hale getiriyor.

Yapılan birçok araştırma ve analiz, bal dahil olmak üzere arı ürünlerinde birçok pestisit (zehir) kalıntısı olduğunu doğruluyor. Sahte bal tehlikesinin yanı sıra bir de zehir kalıntısı sorunu nedeniyle artık sağlıklı bal bulmak pek de kolay değil. Hastalıklar mücadelemizde daha hızlı iyileşmek ve bağışıklığımızı güçlendirmek için şifa kaynağı baldan oldukça fazla yararlanıyoruz. Ancak tarım ilaçları ve arı sağlığını korumak için kullanılan ilaçlar, balımızı da zehirli hale getiriyor. Ülkemizin yoğun arıcılık yapılan bölgelerinde gerçekleştirilen analizler ise bu durumu doğruluyor. Özellikle yoğun tarım alanlarına yakın bölgelerde toplanan bal ve ölü arı örneklerinin analizlerinde maalesef ki, çok sayıda pestisit (zehir) kalıntısına rastlanıyor.

ANALİZLER TEHLİKEYİ GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de pestisit kullanımı her geçen gün artış gösteriyor. Özellikle çeşitli tarım ürününün yetiştirildiği bölgelerde kullanılan farklı tür pestisitler, arılar için ölümcül bir tehlike oluşturuyor. Araştırmacıların yoğun tarım yapılan Ege ve Akdeniz bölgelerinde topladıkları bal ve ölü arı örneklerinin sonuçları ise hiç de iç açıcı değil. Çünkü analiz edilen bal örneklerinin çoğunda çok sayıda zehir kalıntısı olduğu gözlenmiş. Bu durum bir tek ülkemiz için geçerli bir tehdit değil. Mesela Kuzey Amerika’da araştırmacılar, polen ve balmumundan oluşan toplam 749 örnek üzerinde yaptıkları incelemede; 118 farklı pestisit ve metabolit tespit etmişler. Dünya genelinde toplanan bal örneklerinin dörtte üçünün pestisit içerdiği de yine araştırmalarla gösterildi.

BALLARDA KALINTI İKİ YOLLA OLUŞUYOR

Tarım ilaçları her ne kadar devlet tarafından izin verilen oranda kullanılıyor olsa da ballarda kalıntı oluşturabiliyor. Ayrıca arı sağlığı için kullanılan veteriner ilaçları da ballarda kalıntı sorunu yaratabiliyor. Özellikle yasal olmamasına rağmen arı hastalıklarıyla mücadelede bilinçsizce kullanılan antibiyotik türevleri, kalıntı sorununun ana nedenlerinden birini oluşturuyor.

Yazının Devamını Oku

Karlı ve buzlu yolda düşmeyi hafife almayın!

21 Ocak 2024
Ülkemizin büyük bir bölümü kar yağışı ve buzlanmanın etkisi altında. Ara sokaklar, kaldırımlar, üst geçitler ile merdivenler, buzlanma nedeniyle kayganlaşarak, düşme ve yaralanmalara davetiye çıkarıyor. Bu nedenle yürürken dikkatinizi bir an bile kaybetmeyin.

Aksi takdirde el bileği, kalça, omuz çevresi ve ayak bileği kırıklarının yanı sıra ölümcül yaralanmalarla bile karşı karşıya kalabilirsiniz. Kar yağışı ve buzlanma nedeniyle yaralanan hastalar, bu günlerde acil servislerde yoğunluk oluşturmaya başladı. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar, buzlanma nedeniyle yürümekte oldukça zorlanıyor. Kaymaya bağlı düşmeler sonucunda ise en çok el bileği, kalça, omuz çevresi ve ayak bileği kırıkları ortaya çıkıyor. Ancak karda ya da buzda düşmenin kuru zeminde düşmekten farklı olduğunu asla göz ardı etmemek gerekiyor. Çünkü buzlu zeminde ani ve korunmasız bir düşme meydana geliyor. Bu tarz düşmeler, baş dahil olmak üzere yere çarpan uzuvlarınızda ezilmelerden kırıklara kadar ciddi yaralanmalara yol açabiliyor. Hatta düşmenin şiddetine ve yere çarpan bölgenize göre iç kanamalar bile oluşarak, ölümcül yaralanmalar meydana gelebiliyor.

YAŞLILAR DAHA BÜYÜK RİSK ALTINDA

Bu dönemlerde yaşlıların çok daha fazla dikkat etmelerini, hatta gerek olmadığı sürece dışarı çıkmamalarını öneriyoruz. Çünkü ilerleyen yaşla birlikte tepki verme yeteneğinin azalması ve denge sorunlarının daha fazla olması, yaşlıların çok daha kolay bir şekilde düşmelerine neden oluyor. Bu yaş grubunun kemik kırılganlıkları da arttığı için düşme sonucu ciddi kırıklar, ortaya çıkabiliyor.

SIRT ÜSTÜ DÜŞMELER OMURLARA ZARAR VEREBİLİR

Karlı ve buzlu zeminlerde sırt üstü düşmelere de sık rastlanıyor. Ancak bu durum oldukça tehlikeli. Çünkü çarpmanın şiddetiyle omuriliğinizde dayanılmaz ağrılar ve hatta omur kırılmaları da oluşabiliyor. Boyun ve başa alınan darbeler ise ciddi travmalara neden oluyor. Bu nedenle düşme sonrası kemik ya da eklemlerinizde ağrı, şekil bozukluğu, renk değişikliği ve şiddetli ağrı gibi semptomlar varsa, hemen bir sağlık kuruluşuna başvurmayı ihmal etmemelisiniz.

KARLI VE BUZLU HAVADA DÜŞMEMEK İÇİN NELER YAPMALISINIZ?

Yazının Devamını Oku

Kış hastalıklarına şifa olacak bitki çayları

14 Ocak 2024
Havaların iyice soğumasıyla birlikte virüsler de harekete geçti. Özellikle son bir aydır grip, nezle ve COVID-19’un varyantlarının yanı sıra diğer mevsimsel virüsler nedeniyle hasta yoğunluğunda ciddi bir artış var.

Elbette bu hastalıklarla mücadelede güçlü silahlarımız var. Bu silahlardan biri de şifa deposu bitki çayları... Her yıl olduğu gibi kış mevsimiyle birlikte virüsler de saldırıya geçti. Özellikle son birkaç haftadır grip vakalarındaki artış nedeniyle hastaneler, dolup taşıyor. Yüksek ateş, kas ağrıları, baş ağrısı, halsizlik, öksürük, titreme ve boğaz ağrısı gibi belirtilerle seyreden Influenza A, şu anda insanları pençesine düşüren hastalıkların başında geliyor. COVID-19’un varyantları, nezle ve diğer mevsimsel virüsler de etkili bir şekilde insanları hasta etmeye devam ediyor. Görünen o ki vakalardaki bu artış şubat ayında da devam edecek gibi. Durum böyle olunca elimizdeki en güçlü doğal silahlardan da faydalanmak gerekiyor. Bu silahların başında ise doktor onayıyla dozunda tüketilen bitki çayları geliyor. Elbette ki istirahat etmeyi, sağlıklı beslenmeyi ve bağışıklık sistemini güçlendirmeyi de ihmal etmemek önemli.

NE ZAMAN DOKTORA GİDİLMELİ?

Bu yıl kış hastalıklarının gerçekten hiç şakası yok. Grip geçirenlerin ortak yakınması, iyileşme sürecinin her zamankinden uzun sürmesi ve belirtilerin oldukça şiddetli görülmesi. Hastalığınızın seyrinde şiddetli bir ateş gelişmiyorsa istirahat ve sağlıklı bir beslenme sistemiyle evinizde de bu hastalıkları geçirebilirsiniz. Ancak ateşiniz 38 derecenin üstüne çıktıysa ve her geçen gün ateşlenmeniz devam ediyorsa, nefes almakta güçlük başladıysa, göğüs ağrınız şiddetlendiyse, ishal varsa ve halsizlikten hareket edemeyecek hale geldiyseniz, mutlaka bir sağlık merkezine başvurmayı ihmal etmeyin. Çünkü bu sene virüsler, oldukça güçlü geldiler. Uyarılarımızın ardından gelelim hangi bitki çaylarının neye iyi geldiğine... Hazırsanız başlayalım...

GRİP VE SOĞUK ALGINLIĞINA İYİ GELEN BİTKİ ÇAYLARI

Melek otu çayı: Melek otu, virüslere karşı korunmada bağışıklık sistemini kuvvetlendiren ve boğaz enfeksiyonlarının engellenmesinde çok etkili bir bitkidir. Bu otu, 10 dakika demleme usulü şeklinde çay yaparak, günde 2 bardak olacak şekilde tüketebilirsiniz.

Ekinezya çayı:

Yazının Devamını Oku

Şeker, uyuşturucu kadar tehlikelidir

7 Ocak 2024
Eğer günlük hayatınızda “Tatlı yemeden duramıyorum ve tatlı bir şeyler tüketmek beni mutlu ediyor?” gibi cümleler kuruyorsanız, o zaman dikkat! Çünkü şeker bağımlısı olabilirsiniz. Şeker, günümüzün en tehlikeli uyuşturucusu ve maalesef ki her yerden kolayca elde edilebiliyor.

Tatlı yemeyi hemen hemen hepimiz çok severiz. Gün içinde çikolatalar, kekler, kurabiyeler veya herhangi bir tatlı çeşidini mutlaka beslenme listemize eklemeye çalışırız. Bazı zamanlar ise artık tatlı yemeyeceğim dersiniz, ancak birkaç gün sonra kendinizi yeniden şekerli gıdalarla baş başa bulursunuz. Birçok kişi, şekerli besinlere karşı bu kadar düşkün olmasının ve bırakamamasının sebebinin ne olduğunu bilmiyor ve hatta çok da umursamıyor. Ancak sorun oldukça ciddi. Çünkü şeker, uyuşturucu maddeler gibi beyin aktivitesini etkileyerek, bağımlılık yapabiliyor.

SAHTE MUTLULUK YARATIYOR

Beynimizin şekere olan yanıtı, ne yazık ki uyuşturucu maddelere verdiği tepkilerle birebir uyuşuyor. Uyuşturucu maddeler, beynin ödül sistemini hedef alarak, zevk merkezlerini kontrol ediyor. Yani siz her şeker tükettiğinizde beyninizde serotonin ve dopamin hormonlarının seviyeleri artıyor ve bu durum mutlu hissetmenize neden oluyor. Ancak beynimizdeki algılayıcılar, zamanla körelerek, yeni ödül sistemini aktive edebilmek için çok daha fazla miktarda şekere ihtiyaç duyuyor. Bu durumda bir kısır döngü haline gelerek, kişinin şeker bağımlısı olmasına yol açıyor.

ŞEKER BAĞIMLISI OLUP OLMADIĞINIZI NASIL ANLARSINIZ?

Gün içerisinde farkında olmadan bile şeker tüketimine maruz kalıyoruz. Çünkü marketlerden evlerimize taşıdığımız her üründe şeker bulunuyor. Bir de bunun üstüne ekstra çikolata, pasta, tatlı, kurabiye veya kek gibi ürünler tükettiğinizde almanız gereken miktarın çok üstüne çıkabiliyorsunuz. Zamanla da bu durum siz farkında olmadan bağımlı hale gelmenize neden olabiliyor. Şeker bağımlısı olup olmadığınızı anlayabilmek için kendinize şu soruları sorabilirsiniz. Eğer bu sorulara cevabınız “Evet” ise siz de bağımlılık yaşıyorsunuz demektir ve mutlaka önlemini almanız gerekir.

- Gün içinde sürekli şekerli gıdalar mı tüketmek istiyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı yılbaşı sofralarının sırrı

31 Aralık 2023
Yeni bir yıla girmeye sayılı saatler kaldı. Artık iyisiyle kötüsüyle bir yılı daha geride bırakıyoruz.

Ancak yeni yıl gecesi neler tükettiğimize dikkat! Çünkü sağlıksız yiyecekler ve içeceklerle geçirilen bir gecenin ardından yeni yılın ilk gününde tadınız kaçabilir. Peki, güne sağlıkla ve sorunsuz başlayabilmek için neler yapmalıyız? Yeni yılın ilk gününe enerjik, zinde ve sorunsuz başlayabilmek için aslında gün içinde tükettiğiniz besinlere dikkat ederek başlamanızı önerim. Çünkü akşamında zaten sağlıksız yiyeceklerle ve içeceklerle dolu bir sofrada oturacaksınız. Öncelikle güne çay veya kahve içerek başlamayın. Çünkü bu içecekler, daha fazla su kaybına sebep olacaktır. Bunun yerine elektrolit dengesini sağlamak için mineralli su ve muz güzel bir seçenek olacaktır. Eğer soda içmekte zorlanıyorsanız, ayranı da tercih edebilirsiniz. Gece eğlencenizde alkol tüketmeyi düşünüyorsanız da gün içinde B ve C vitaminleri içeren meyveler tüketmeyi ihmal etmeyin. Akşam saatinde çok yemek yiyeceğinizi düşünerek, gün içerisinde kesinlikle aç kalmayın. Bu durum, metabolizmanızın yavaşlamasına neden olur.

AĞIR YEMEKLERDEN KAÇININ

Yeni yıl sofralarında genellikle ağır yemekler tüketilir. Sağlıklı bir öğün yemek istiyorsanız, ana yemek olarak kızarmış yağlı yiyecekler yerine ızgara, fırın, haşlanmış veya buğulanmış yiyecekler tüketmeye özen gösterin. Ayrıca yılbaşı gecesi sofralarda daha uzun oturulacağı için tabağınıza az porsiyonda yiyecek alın ve yavaş tüketmeye özen gösterin. Gece uzun olunca kuruyemiş tüketimi de ister istemez artar. Kuruyemişler, elbette ki besleyici atıştırmalıklardır ancak yüksek yağ içeriğine sahiptirler. Bu nedenle dikkatli tüketmek gerekir. Yeni yıl sofralarınızda ayrıca şerbetli yerine sütlü tatlıları tercih etmenizi öneririm. Ayrıca gece boyunca susuzluğunuzu alkolle gidermeyin mutlaka tükettiğiniz alkol kadar su için. Ertesi gün daha rahat uyanmanıza yardımcı olan en önemli faktörlerden birinin bol su içmek olduğunu unutmayın. 

GÜN BOYU AÇ KALMAYIN

Gelelim şimdi yeni yılın ilk gününe zinde ve enerjik başlayabilmenin formülüne. Eğer gece boyu çok fazla tatlı ve alkol tükettiyseniz, ertesi gün kan şekeriniz çok düşük seyredecektir. Dolayısıyla kan şekerinizi dengelemeniz gerekir. Bunu yapmazsanız ertesi gün açlığınız çok artar ve açlığın yarattığı olumsuzlukla vücudun insülin dengesi bozulur. Bu durumda fazla yemek yeme ihtiyacı yaratır. Bu nedenle sabah uyandığınızda öncelikle ilk 2 saat boyunca 1 litre su için. Sonrasında tereyağı eşliğinde lor peynirli ve maydanozlu bir omlet yapıp, tüketebilirsiniz. Bu öğün sizi akşama kadar tok tutar ve kan şeker dengenizin sağlanmasına yardımcı olur. Ayrıca protein oranı yüksek bir kahvaltı ile alkolün yıkıcı etkisini de ortadan kaldırabilirsiniz. Alkolün karaciğere verdiği hasarı minimalize etmek için kahvaltınızda mutlaka cevize yer vermeyi unutmayın.

ÇORBAYLA MİDENİZİ RAHATLATIN

Yazının Devamını Oku

Cilt dostu süper besinler  

24 Aralık 2023
Pürüzsüz, parlak, canlı ve genç bir cilde sahip olmak için birçok uygulama yaptırıyor, kozmetik ürünler ve takviyeler kullanmaya çalışıyoruz.

Ancak bunları yaparken cilt sağlığımızı korumada bizlere oldukça fayda sağlayan cilt dostu besinleri beslenme listemize almayı ihmal ediyoruz. Oysaki cildimizi genç tutmanın en önemli yollarından biri de doğru besinleri tüketmek... Peki, hangi besinler gençleşmemize yardımı oluyor, cildimizi bir kalkan gibi içten koruyor? Hadi gelin, cilt dostu besinlerin neler olduğunu birlikte öğrenelim...

YABAN MERSİNİ

Tam bir antioksidan zengini olan yaban mersini, aynı zamanda yüksek oranda A ve C vitamini içerir. Her gün tüketeceğiniz yarım su bardağı yaban mersini, cildinizde oluşan ince çizgi ve kırışıklıkların azalmasına destek olacaktır. Ayrıca kolajen kaybının önüne geçmeye de yardımcı olan yaban mersini cildinizi çevresel faktörlerden kaynaklanan hasarlara karşı da korur.

AVOKADO

Cilt sağlığı denildiği zaman açık ara öne geçen besinlerin başında kesinlikle avokado gelir. Çünkü iyi bir B ve E vitamini kaynağı olma özelliği taşıyan avokado, cildinizin elastikiyetini ve nem bariyerini iyileştirmeye yardımcı olan sağlıklı yağlarla doludur. Ayrıca cilt kırışıklıklarının oluşumunu geciktirdiği de düşünülmektedir.

NAR

Yazının Devamını Oku